19 Nisan 2024 | 12:10
Buradasınız:  / TEBLİĞLER / Tarihimizde Vakıflar ve Vakıf Kuran Kadınlar

Tarihimizde Vakıflar ve Vakıf Kuran Kadınlar

Dr. Gülsen Ataseven
20. Yüzyılın Sonunda Kadınlar ve Gelecek Konferansı
Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü
1997 Ankara
Bildiri iki bölümden oluşmaktadır:
İlk Bölümde;
Gönüllü Kadın Kuruluşlarının teşkilatlanma sistematiği, başarılı olmak için dikkat edilmesi gereken hususlar ana prensipler halinde ele alınmış, aşağıdaki başlıklar altında toplanmıştır.
Sivil Toplum Kuruluşları ve Yasal Örgütlenme,
Sivil Toplum Kuruluşları-Devlet Örgütleri-Siyasal Kadrolar,
Sivil Toplum Kuruluşları ve Medya,
Sivil Toplum Kuruluşları-Üniversite ve Akademisyen İşbirliği,
Sivil Toplum Kuruluşlarının Başarısında İnsan Faktörü,

İkinci Bölümde;
Tarihimizde sivil örgütlenmenin en başarılı örneklerini teşkil eden Vakfılar ve Vakıf Kuran Kadınların sosyal hizmetlerinden bahsedilecektir. Onların taşıdığı Vakıf Ruhunun, bize has manevi dinamiklerin hayata geçirilmesi ile kadınlarımızın, bu gün de aynı potansiyele sahip olabildiğini, ülke sorunlarının çözümündeki katkıları önekleri ile gösterilecektir.
Bölüm
Sivil Toplum Kuruluşları ve Yasal Örgütlenme
Günümüzde Sivil Toplum Kuruluşlarının (S.T.K) önemi, her geçen gün biraz daha anlaşılmakta yerel ve genel sorunların çözümünün bu kuruluşların örgütlenme, güçlenme ve başarısı ile doğrudan bağlantılı olduğu kabul edilmektedir. Globalleşen dünyada kamu ve özel sektörden sonra 3. Sektör olarak adlandırılan Sivil Toplum Kuruluşları, devlet örgütleri karşısında “ortak” konumda söz sahibi olmaktadır.
Ne yazık ki ülkemizde Sivil Toplum Kuruluşları arasında aynı amaçla çalışanlar dahil – bir Net Work oluşturulmamıştır. Sonuçta haberleşme kopukluğu yaşanmakta tek tek yapılan çalışmalar istenen sonuçları vermemektedir. Günümüzde devlet örgütleri ile Sivil Toplum Kuruluşları arasında güçlü ve koordine diyalog oluşturmak imkanı da bulunamamıştır. Ayrıca konu ile ilgili yasalar dünya standartları ve gelişmelerin gerisinde kaldığı için yetkililerden acil düzenleme beklenmektedir.
1996 yılında İstanbul Habitat 2. Konferansı öncesi ve sonrasında ilgi ile izlediğim “Sivil Toplum Kuruluşları ve Yasal Çerçeve” çalışmaları süresinde gönüllü kuruluş temsilcileri ve uzmanların aynı sorunları dile getirdiklerini ama hala bir sonuca ulaşılamadığını gördüm.
Halbuki bizler Gönüllü Kadın Kuruluşları olarak 1993 yılında Başbakanlık Kadın ve Sosyal Hizmetler Müsteşarlığı Kadın Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nün tertiplediği “Türkiye Kadın dernekleri ve Gönüllü Kuruluşlar Kongresi ve Fuarı”nda “2.taslak metin” üzerinde bu konuları tartıştık ve yasal örgütlenme modellerini hayata geçirmeye başladık.. 1
Türk Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı arasında imzalanan ve 18 Şubat 1993 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan “Ulusal Program”da gönüllü kuruluşları ile proje arasında ilişkiler öngörüldüğü ve projede “Danışma Kurulu” ve “Danışma” terimlerinin yer aldığını bunun oluşumunun proje yürütücülerine bırakıldığını, Kadın Sivil Toplum Kuruluşlarının (dernek, vakıf, kol, komite, komisyon ve girişim gruplarının) bir araya gelerek “Platform”lar oluşturmasının teşvik edildiğini gördük.
“2. Taslak Metin”de devlet örgütü ile gönüllü kuruluşlar arasında, Danışma mekanizmalarının nasıl işleyeceği ortaya konuluyor, Kadın Sivil Toplum Kuruluşlarının katkısı isteniyordu.
Kongre ve Fuar iki gün devam etti. Kadınlar bu tarihten itibaren “İl ve Bölge Platformları” kurmaya başladı. Böylece gerek aralarında gerekse K.S.S.G.M ile haberleşmede, büyük bir kolaylık sağlandı. İşte bu tebliğimizin ilk bölümünde 2. Taslak metinden ve kongredeki tartışmalardan teorik olarak, Gökkuşağı İstanbul Kadın Platformu’nun tecrübelerinden de pratik olarak yararlandık.
İlk sorunumuz katılımın birlikte ve başarılı bir şekilde gerçekleşmesi sorunudur.
Sivil Toplum Kuruluşları mutlaka bulundukları illerde bir araya gelmeli ve aralarında Dayanışma, İstişare ve Haber Ağı oluşturmalıdırlar. (Platform, Birlikler v.s)
Tecrübeler gönüllü kuruluşların biraraya geliş güçlüğü yanında ayrılmaların, çözülmelerin çok çabuk olduğunu ortaya koymuştur. Aşağıda belirtilen hususlara özen gösterildiğinde başarının kolaylaştığı, katılım için motive edici bir güç oluştuğu görülecektir;
Sivil Toplum Kuruluşları Platform kurarken başlangıçta çok fazla kurul belirleyerek sıkı ve dar bir çerçeve çizmemeli, zaman içinde kendi tanım ve kurallarını, ilkelerini geliştirmeye emin hazırlamalıdır.
Bir araya geliş biçimi kesinlikle merkeziyetçi nitelikte olmamalıdır. Eşitler arası bir iletişim, ilişki ve adalet ortamı benimsenmeli, yapıyı hiyerarşikleştirmemeye özen göstermelidir. Mümkünse “başkan”, “yönetim kurulu” gibi bağlayıcı oluşumlar yerine “Platform sözcüsü”, “Platform temsilcisi”, “Platform sekreteryası” gibi esnek yapılanmalar ön görülmelidir.
Kuruluşlar bir veya iki temsilci ile en a ayda bir defa istişare için bir araya gelebilmelidir.
Kuruluşların, girişim gruplarının kendi özerk yapıları çok yönle kabul görmeli, işleyiş demokratik kurallarla temellendirilmelidir.
Gönüllü Kuruluşların temsilcileri detay konulardaki farklılıklarını öne çıkarmadan gündemde “ortak konular”ın konuşulmasına özellikle dikkat etmelidir. Çalışmalar gönüllülük esasına dayandığı için “gönlü kırılan” veya “dayatmacı”bir tavırla karşılaşan kuruluş temsilcileri ayrılmak isteyebilir veya “görünüşte bir katılım” söz konusu olabilir, böylece amaç gerçekleşememektedir.
Platformlarda Sivil Toplum Kuruluşları temsilcileri genelde kendi kuruluşlarının en aktif elemanları olduğu için alınan kararlarda “ek görev” yüklemeler veya kuruluşun “ilgi sahası dışında görevlendirmeler” bir süre sonra katılımın azalmasına neden olmaktadır.
Platforma giren Sivil Toplum Kuruluşları başlangıçta beklentilerinin ne olduğunu ve yapılacak etkinliklerinin mahiyetini iyice bilmelidirler. Kuruluşların tek başlarına çözemeyeceği Kadın Sorunları daima “ortak payda” olarak belirlenmelidir.
Genelde kabul gören etkinlikler şunlardır;
Kadın konusunda aktüaliteyi takip etmek, güncel gelişmeleri izlemek, önerilerde bulunmak,
Kadınlarla ilgili politikalar üretmek,
Uygulamaya konulan politikalardaki gelişmeleri izlemek iyileştirecek önerilerle itici güç oluşturmak,
Aynı ve farklı düşünce yapısındaki kadın kuruluşları ile iletişim içinde olmak, ürettiği hizmetleri izlemek, birlik sevgi asgari müştereklerde buluşmak,
Ulusal veya uluslar arası düzeyde belirlenmiş kadın sorunlarına çözüm üretmek için akademisyen, S.T.K ve yerel yönetim imkanlarını bir araya getirmek, verilerden yararlanmak.
“Kadın sorunları” konusunda il, bölge, ülke çapında kadın S.T.K ve akademisyenlerin katılımı ile gerçekleşecek sempozyum ve Work Shoplara emin hazırlamak ,ortak sorunlara ( yoksulluk, eğitim ve öğrenim, sağlık, kadının insan hakları, ekonomi, istihdam, karar alma, medya, çevre, aile vb.) çözüm önerileri getirmek.
“Kadın Sorunlarının” çözümünde erkek kuruluşlarının da çalışma, imkan ve verilerinden yararlanmak.

Sivil Toplum Kuruluşları-Devret Örgütleri ve Siyasal Kadrolar

Ülkemizde devlet örgütleri ile Sivil Toplum Kuruluşları arasındaki ilişki oldukça yenidir. Uzun yılların verdiği alışkanlıkla gönüllü kuruluşların çoğu devlet tarafından belirlenmeyi, onun yanında ikincil konumda kalmayı devletin (kendi koyduğu kurallara göre) kendilerinin desteklemesinin ve programlamasını içselleştirmiş durumdadır. Gönüllü kuruluşlarla devlet örgütlerinin nasıl ve ne şekilde bir iletişim kuracağı konusu yıllardır tartışılmaktadır.
Değil tek tek kuruluşlar 30-40 kuruluşu çatısı altında birleştiren Kadın Platform’ları dahi bu konuda sistematik ve ideal bir iletişim içinde değillerdir.
K.S.S.G.M ve hükümet temsilcilerinin Sivil Toplum Kuruluşları ve Platform temsilcileri ile oluşturacağı Danışma Kurlu önemli bir görevi yerine getirebilir. Gönüllü Kadın kuruluşları ile kamu-devlet- hükümet arasında bağ kurarak bir ara örgütlenme biçimi olabilir . Kongrede tartıştığımı “2.taslak metin”de devlet örgütü ile gönüllü kuruluşlar arasında “Danışma Mekanizmasının” nasıl işleyeceği ortaya konmuş Kadın Kuruluşlarının katkısı istenmişti. 2
Danışma kurulu aylık Bülteni ve Sekreteryası ile ülkedeki bütün Kadın Sivil Toplum Kuruluşları arasında haber ağı oluşturabilir.
Bu hayata geçirilmedikçe olumlu sonuç beklemek çok zordur. Yalnızca Ankara’daki Kadın kuruluşları veya belirli görüş temsilcilerinin bakış açısının ülkedeki bütün Kadın Sivil Toplum Kuruluşlarının ortak sesi olarak görülmesinin gerçek dışı ve yanıltıcı olacağı açıktır.
Tecrübeler göstermiştir ki gönüllü kuruluşlar bağımsızlıklarını korumaya özen gösterir, siyasal kadroların bir organı durumuna düşmezlerse saygınlıkları artmaktadır. Aksi halde kısır çekişmeler içine girebilmekte, medyanın bazen desteği çoğu yıpratıcı hücumlarına hedef olunmaktadır. Sivil Toplum Kuruluşları siyasal kadroların hatalı davranışlarına çekinmeden karşı çıkabilmeli, doğru ve güzel olanı da destekleyebilmelidir.

Sivil Toplum Kuruluşları ve Medya

Sivil Toplum Kuruluşlarının başarısında medya desteğinin büyük önemi bulunmaktadır. Bazen en mükemmel çalışmalar medyanın ilgisini çekmediği için Kamuoyuna yansımamakta, bazen de bireysel ilişkiler, çeşitli faktörler devreye girebilmektedir.
Böylece Sivil Toplum Kuruluş çalışmaları Medyada olduğundan abartılı veya olumsu imajla verilebilmekte ya da görmemezlikten gelinebilmektedir. Medyada Kadın sorunları ve çözümleri ile ilgili gerçeklerin objektif ve güçlü bir şekilde yansıması için çok farklı gönüllü kadın kuruluşunun ortak paydada birleşmesi , seslerini birlikte duyurmaya çalışması gerekmektedir.

Sivil Toplum Kuruluşları Üniversite ve Akademisyen İşbirliği

Kadın sorunlarının tesbiti ve çözümleri için gönüllü çalışmalar üniversitelerden ve akademisyenlerden alınacak destek ve sosyal araştırmalarla (anket, istatistik vb.) güçlendirilmelidir. Bu yapılabildiği zaman medya, kamuoyu ve devlet politikasını etkilemek mümkün olacaktır. Üniversite ve Akademisyenlerin desteği de gönüllü kuruluşların ciddi, başarılı ve ortak çalışmaları ile orantılı olarak artacaktır.

Sivil Toplum Kuruluşlarının Başarısında “İnsan” Faktörü

Dünyanın neresinde olursa olsun herhangi bir işi üreten, halkla devamlı ilişkileri ile doğrudan ilgilidir. Güvenilir, samimi, dürüst, fedakar, çalışkan, onurlu, iradeli, azimli, af ve hoşgörüsü yanında cesur, kararlı, sabırlı, cömert fakat savurgan olmayan, menfaat ve hırstan uzak İnsan’lara halk güvenmekte ve yardımını esirgememektedir.
Gönüllü kuruluşların çalışmalarını yürütürken İnsan faktörüne bu açıdan önem vermeleri, kadrolarını oluştururken dikkatli olmaları Temi Toplum oluşmasına öncü ve örnek rol oynamaları gerekir.
Bugün kalkınmış ülkelerde bu konunun önemi iyice anlaşılmış bulunmakta hiçbir yatırımın değeri İnsan’a yapılan yatırımla mukayese edilmemektedir.
2.Bölüm

Tarihimizde Vakıflar, Vakıf Kuran Kadınlar

Tarihimizde Vakıflar Sivil örgütlenmenin en başarılı örnekleridir. Devletin yükünün çok büyük bölümünü üstlenmiş ve akla gelebilecek her türlü sosyal hizmeti gönüllü olarak yapmışlardır. Vakıf Medeniyetinin öncüleri sanıldığı gibi yalnız erkekler değildir. O dönemde kadınlar bu hayır yarışına geniş ölçüde katılmış günümüze kadar devam eden eserler bırakmışlardır. Hanım Sultanlar, servet sahibi kadınlar yanında orta halliler, kendileri fakir, fakat gönülleri zengin olanlar da üzerine düşeni yapmışlardır. (Bezm-i Alem Valide Sultan, 7 Sofralı Sekine Hatun, Fatma Ana Vakıfları gibi)
Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivinde kayıtlı 26.798 vakıf bulunmaktadır. Bu kayıtlarda 2309 Osmanlı kadının ismi, 1044 kadının vakfiyesi mevcuttur.3
Selçuklu Devletinden günümüze kadar kurulmuş binlerce vakıf, eğitim, sağlık, sosyal yardım, kültür, spor, sanat gibi birçok konuda ayrımı yapmaksızın toplumun her kesimine hizmet vermiştir. Okul, Hastane, yol, köprü, kervansaraylar yaparken dul kadınlara maaş bağlanması, fakir kızlara çeyiz hazırlanması kışın aç kuşların beslenmesi, çalışan kadınların çocuklarına bir mekan tahsis ederek süt anne temini, fakir çocukların korunması, yaşlı ve sakat çocuklara yardım gibi toplumsal sorunlara çözüm üretmişler, kurdukları hayır müesseselerinin sonsuza dek yaşaması için tarla, çiftlik, han hamama, ev, dükkan gibi mal ve mülklerini seve seve-gelirleri ile beraber- toplumun yararına bırakabilmişlerdir.
Habitat 2 Konferansı Genel Sekreteri Dr. Walley N. Down 1994 yılı tanıtım toplantısında bir konuşma yaparak bu konuda ecdadımıza hayranlığını ifade etmiş, onların ırk, etnik köken ve dinleri ne olursa olsun insanlığın tümüne değer veren anlayışının bütün dünyaya ders ve örnek niteliğinde olduğunu belirtmiştir. 4
Günümü Amerika Birleşik Devletleri’nde 3. sektör olarak adlandırılan Sivil Toplum Kuruluşlarında ülke toplamının %10’u çalıştığı halde bu rakamın Osmanlı da %27’ye kadar çıkması Osmanlı toplumunda vakıfçılığın vardığı inanılma boyutu gösterir. 5
Prof. Dr. Bahaeddin Yediyıldız “Hayrat Kavramı Üzerine Bazı Düşünceler” isimli araştırmasında konu ile ilgili şu tesbitlerde bulunmaktadır:
“Osmanlı döneminde Türk insanını “Hayrat” bir diğer ifade ile Vakıf eserleri yapmaya iten Kıymet Hükümlerinin neler olduğu sorusunu ele almak ve bunun cevabını aramak yerinde olacaktır. (Hayrat; hayırlar,din ve insanlık açısından övünülecekler anlamında kullanılmaktadır.) söz konusu hayır eserlerinin kuruluş belgesi vasfını taşıyan Vakfiye’lerde sık sık karşılaştığımız Kur’an ayetleri bu meselenin çözümünde bize yol göstermektedir.
Bu ayetlerden iki örnek verelim;
Kur’an-ı Kerim (111/113-114)
“Kitap verilenlerden doğruluk üzerine bulunan, gece vakitlerinde Allah’ın ayetlerini okuyan, secdeye kapanan bir topluluk vardır. Onlar Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar. Hayrat’ta (hayır ve sosyal işlerde) yarışırlar. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.”
Kur’an-ı Kerim (11/148)
“Herkesin (ve her milletin) yöneldiği bir yönü ve yöntemi vardır. Siz hayrat yapmaya koşun ve bu hususta birbirinizle yarışın.”6
Bu ve buna benzer ifadelerin vakfiye’lerde yer alışı Osmanlı dönemi Türk toplumunda insanların maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamak üzere tesis edilen vakıfların neden bu kadar yaygın olduğunu, kadınlar ve erkelerin birlikte bu yarışa severek neden katıldıklarını anlamamıza yardımcı olmaktadır.
Günümüzde dünyanın modernleştiğini, modernizmin bireycilik anlayışına başkaldırdığını, söyleyen düşünürlerin sayısı hızla artmaktadır. Amerika’da hayır kuruluşlarının artışı bu gerçeğe bağlanmaktadır.
Vakıf kuran kadınların vakfiyelerinde (örn. Pertevniyal Valide Sultan, Ayşe Sultan, Hatice Sultan, Bezm-i Alem Valide Sultan ve diğerlerinin ) zikrettikleri ayetlere baktığımızda onların motivasyon kaynaklarını çok açık bir şekilde görmek mümkündür.
Bu anlayış toplumun yararını bireysel çıkarlarını önüne almayı öngörmektedir.
Vakıf kurmaya gücü yetmeyen kadınlar bile Vakıf Kurunu içlerine indirmiş daime yüce insani duygu ve düşüncelerle hareket etmişlerdir. Onlar “mahalle planında” tüm insanların dertleri ile ilgilenmiş toplumun mutluluğunda aktif üretken ve verimli olarak yerlerini almışlardır. Yirminci yüzyılın sonunda bireyciliğin ve maddeci felsefenin dünya üzerinde saltanat sürdüğü şu dönemde yeniden keşfedilen Vakıf Ruhu ile çalışanlar kamu oyundan büyük destek görmektedir. Çünkü bu duygularla yüklü kadınlar faydalandırıyor, faydalanmayı düşünmüyor, yükü omuzluyor, yük olmamaya çalışıyor, zamanı çok iyi kullanarak kendisi için değil insanlık için yaşama çabasına giriyorlar. Bu kadınların oluşturduğu dernekler, vakıflar, girişim grupları büyük hizmetler veriyor, başarılı oluyorlar.
Böylece yapılan gönüllü çalışmalarla ülkemize yararlı olunup, varlıklı ve fakir aileler arasında köprü oluşturuluyor. Zengin- yoksul çatışması kardeşlik-sevgi-paylaşma ortamına çekilerek bol pastalı, dedikodulu, altınlı kabul günleri üretken beraberliklere dönüşebiliyor, yoksul ailelerin maddi-manevi acılarına ortak olunup, tonlarla ifade edilen gıda-et-giyim eşyası- yakacak- okul araç ve gereç dağıtımı-kimliğinin bilinmesini istemeyen zengin bağışcı kadınlar’mızla birlikte gerçekleştiriliyor. İsrafla amansız bir mücadeleye girişiliyor.
Gelir dağılımındaki eşitsizliğin, eğitimsizliğin, ahlaki değerlerde görülen erozyonun, çıkarcı anlayışın toplumsal huzursuzluğumuzun temelindeki ana sebeplerden olduğu bir gerçek. Bunun olumsuz sonuçlarından en çok kadınlarımızın etkilendiğini biliyoruz. Kadınların ayakları üzerinde durabilmesi için maddi destek yanında eğitim eksikliğinin tamamlanması, beceri kazandırılması, kurslar, seminerler, konferanslarla mümkün olabilmektedir. Hayat mücadelesini zor şartlarda sürdürmeye çalışan kadınlarımıza çocuklarını okutmak, iş bulmalarını ve yuva kurmalarını sağlamak, sağlık sorunları ile ilgilenmek, ilaç ve tedavi masraflarını karşılamak gibi hayati konularda da destek olunmaktadır.
Bütün bunları yaparken tıpkı ecdadımız gibi hiçbir ayırım gözetmeden, gösterişten uzak durulmakta, gönüllü kadın kuruluşları binlerce dul, yetim ve çaresiz için ümit kapısı olmaktadır.
İnanıyoruz ki;
Vakıf ruhunu yaygınlaştırır ülkemie has manevi dinamiklerle, çağın yenlik ve güzelliklerini buluşturabilirsek kadınlar olarak gelecekte özlenen mutlu ve temi toplumun mimarları arasında yer alabiliriz

Dipnotlar

Başbakanlık Kadın ve Sosyal Hizmetler Müsteşarlığı Kadın Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü Türkiye Kadın Dernekleri ve Gönüllü Kadın Kuruluşları Kongresi ve Fuarı 22-23 Kasım 1993 Ankara,
Kadının Kalkınmaya Katılımını Güçlendirme Ulusal Programı (K.K.K.G.U.P) da öngörülen Danışma
mekanizmalarının kuruluşu ve işleyişi için öneriler (2.taslak)
22-23 Kasım 1993 Ankarar Türkiye Kadın Dernekleri ve Gönüllü Kuruluşları Kongre ve Fuarı “2. Taslak
metin”
“Tarihimizde Vakıf Kuran Kadınlar Hanım Sultan Vakfiyeleri” Tarih Araştırmaları ve Dokümantasyon Merkezleri Kurma ve Geliştirme Vakfı yayınları, İstanbul Araştırma Merkezi 1990
Dr. Walley N.Down’nın (BM. İnsan Yerleşimleri Konferansı Habitat 11. Genel Sekreteri) İstanbul’da tanıtım toplantısı konuşma metni 1.8.1994
Dr. Nazif Öztürk “Osmanlı’da Vakıf bugünkü A.B.D’den çok öndeydi.” 3. Sektör (Habitat sayısı) sayfa 22. Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV) yayın organı Nisan 1996, İstanbul
Prof. Dr. Bahaeddin Yediyıldız “Hayrat kavramı üzerine bazı düşünceler” 3. Sektör (Habitat 2. Sayısı) Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV) yayın organı Nisan 1996, İstanbul.